Piet Mondrian, 1872'de Hollanda'da dünyaya geldi ve resme olan tutkusu, kariyerine şekil verdi. Başlangıçta, natüralizmin etkisi altında kalan Mondrian, zaman içinde resmin sınırlarını zorlamaya başladı. 1911'de Paris'e taşınması, sanat anlayışında bir dönüm noktasıydı. Erken dönem çalışmalarında manzara resimleri yapan Mondrian’ın, Paris sonrasında çizgilerin etkisine yoğunlaşmaya başladığı ve simgesel eserler ürettiği görülür. Ardından Fauvist ve Kübist akımların etkisi altında kalan ressam, kendi benzersiz tarzını geliştirmeye yönelik bir arayışa girer ve soyut sanata yönelir.
“İskele ve Okyanus” ana başlığı altında yaptığı bir dizi eserden biri
olan örnekte, denizin hareketini andıran ritim, ressamın saf soyutlamaya giden
üslubunu işaret eder. Somut bir atıfta bulunan hiçbir unsur olmaması dikkat
çeker.
Mondrian, sanatta evrensel bir düzeni ve ahengi savunur ve De Stijl
hareketinin kurucularından biridir. De Stijl, mimarlıktan ürün tasarımına kadar
bütün sanat formlarına uyarlanabilecek kareler ve dikdörtgenler gibi saf
geometrik formları kullanıldığı bir yaklaşımla hareket eder. Bu hareketin manifestosunda,
Mondrian, sanatsal ifadenin önünde engel oluşturduğu sebebiyle doğal formların sökülüp
atılacağını ifade eder. Soyut sanatı benimseyen, geometrik şekiller ile temel
renklerin kullanımını vurgulayan bu hareketin motivasyonu, evrensel ve ruhani
bir kusursuzluğa ulaşmak ve onu ifade edebilmek için sanatı renk, biçim, çizgi
ve uzam gibi temel bileşenlere indirgemektir. Seçeneklerini yalnızca üç ana
renk ve iki geometrik şekle indirger. Sanat, bu sayede, soyut ve evrensel bir
dil yakalayabilecektir. Bu dönemde Mondrian, kırmızı, sarı, mavi gibi temel
renkleri ve siyah-beyazın kontrastını kullanarak, tuval üzerinde düzen ve denge
arayışına girişir.
Mondrian'ın sanatındaki evrim, Neo-Plastisizm olarak bilinen bir akımın doğmasına yol açar. Sanatın temel unsurlarını, yani çizgi, renk, düzlem ve kompozisyonu vurgulayarak, soyut bir ifade dilini benimseyen bu akım, De Stijl hareketinin temel ilkesini yansıtan bir kurama dönüşür. Bu süreçte, beyaz zeminin mekanı çağrıştırdığını düşünen Mondrian, resimden üçüncü boyutu tümüyle silmek ister ve 1920’li yıllardan itibaren üretimlerinde tuvali yatay ve dikey siyah çizgilerle bölmeye başlar. Bu sayede, dünyaya ilişkin temsilleri iki temel karşıt kuvvet ifadesi olan dikey ve yatay çizgiler ile ifadelendirir. Bu çizgiler arasında kalan dörtgenleri ise sarı, kırmızı ve mavi ile boyar. Bu arayış, sanatın evrensel bir dilde konuşabileceği bir estetik yaratma çabasının bir yansımasıdır.
Piet Mondrian, soyut sanatın öncülerinden biri olmanın ötesinde, estetik anlayışıyla sadece resim dünyasını değil, aynı zamanda moda ve mimarlığı da derinden etkiler. Sanatının evrensel ahengini giyim ve yapılaşma dünyasına taşıyan Mondrian, tasarımda düzen, denge ve minimalizmin simgesi haline gelir.
Mondrian'ın renk blokları ve keskin çizgilerle oluşturduğu soyut
geometrik kompozisyonlar, moda dünyasında özellikle 1960'larda güçlü bir etki
yaratır. Yves Saint Laurent, 1965 yılında tasarladığı "Mondrian
Elbiseleri" ile sanatçının estetiğini moda dünyasına taşır. Bu tasarımlar,
Mondrian'ın resimlerinden ilham alarak oluşturulmuş renk bloklarıyla tasarlanır.
Kırmızı, sarı, mavi ve beyaz renkler, kıyafetlerde geometrik desenlerle buluşur.
Moda dünyasındaki bu yeni estetik, soyut sanatın farklı alanlar üzerindeki
etkisini açıkça gösterir.
Mondrian'ın sanatının etkisi, sadece giyim dünyasında değil, aynı zamanda mimarlıkta da hissedilir. Neo-Plastisizm'in prensipleri, mimarlar tarafından benimsenir ve modern mimari anlayışı etkiler. Düz çizgiler, temel renklerin kullanımı ve basit geometrik formlar, mimari tasarımları yönlendiren unsurlar haline gelir.
Özellikle Bauhaus ve De Stijl hareketlerinin etkisi altında, Mondrian
estetiği, mimarların iç ve dış mekan tasarımlarına yansır. Minimalist yaklaşım,
işlevselliği ve estetiği bir araya getiren bir anlayışı mimarlık dünyasına
taşır. Bugün hala etkisini sürdürür ve konuşulmaya devam eder. Söz gelimi, 2017
yılında, Hollanda'da, De Stijl’in 100. yaşını kutlamak için yapılan etkinlikler
kapsamında Richard Meier’in tasarladığı Hague City Hall'un cephesi
Mondrianlaştırılır.
Mondrian’ın mekan tasarımına etkisine yönelik bir diğer örnek Dendro’dan!
Dendro’nun Mondrian estetiğinin çok önemli bir temsili olan “New York 1”
eserinden ilham alarak geliştirdiği Stil – D11 modeli, düzen ve denge
ilkelerini yansıtan net çizgiler ve bloklarla dikkat çekiyor. Geometrik formların güçlü etkisi, görsel bir
deneyim sunmanın ötesinde sanatsal bir anlam taşıyor ve evrensel bir ahengi
temsil ediyor. Hem yer döşemesinde hem de duvar dekorasyonunda kullanmaya
elverişli olan bu ürün, De Stijl ruhunu yaşam alanlarınıza taşıma imkanı
sunuyor.
Piet Mondrian, sanatı evrenselleştiren bir yolculuğun öncüsü olarak, izleyicilere keskin çizgiler ve sonsuz uyumun dünyasını sunmaya devam ediyor. Onun eserleri, zamanla bile etkileyiciliğini koruyarak, sanatseverlere ilham vermeye ve düşündürmeye devam ediyor.
https://www.gzt.com/skyroad/gercege-yaklasmak-ve-ardindan-ayi-atmak-piet-mondrian-3649554
https://www.gzt.com/arkitekt/de-stijl-akiminin-onderlerinden-piet-mondrian-3561931