Bayi Giriş
Kalıpların Ötesinde Bir Mimari Akım: Dekonstrüktivizm
17/10/2022

Mimarlık, yaşadığımız çevrenin şekil almasını sağlayan, bunu yaparken de gerçekleştirdiği yenilikler ile insanoğlunda heyecan uyandıran bir meslektir. Birçok disiplin ile eşzamanlı çalışmayı gerektiren bu meslek, gelişen teknoloji ve birçok farklı tasarım anlayışı ile entegre olmuştur. Bulunduğu dönemin koşulları ile şekillenen tasarım anlayışları evrilmeye devam etmektedir. Bu hafta, mimari kalıpları yıkmayı amaç edinen ‘’Dekonstrüktivizm’’ akımını inceliyoruz.


The Building | Guggenheim Museum Bilbao

Guggenheim Museum Bilbao, Frank Gehry / Bilbao, Spain


Haydar Aliyev Kültür Merkezi, Zaha Hadid / Bakü, Azerbaycan


Dekonstrüktivizm terimi ilk kez The New York Times’da tasarım üzerine olan yazılarda kullanılmıştır. Aslında temeli felsefeye dayanan, 1980’lerin son dönemlerinde ortaya çıkan bu akımın yaratıcısı ise Fransız filozof Jacques Derrida olarak kabul görmüştür. ‘’Yapıbozum’’ veya ‘’yapısal analiz’’ olarak da adlandırabileceğimiz dekonstrüktivizm, mimari üslup olarak belirli bir kurala ve kalıba sahip değildir. Belirli tanımları ve sınırları ortadan kaldıran bu anlayış, hayata geçirilmesi meşakkatli olup hayata geçirildikten sonra ise uzun yıllar etkisini sürdürecek eserler ortaya koymaktadır. Alışılagelen tasarım anlayışının zıt kutbu denebilecek bu akım, insanlarda standart kabullerin dışına çıkmalarını ve yaratıcılığın gücünü hissettirmeyi hedeflemektedir.


Wexner Sanat Merkezi, Peter Eisenman / Ohio, ABD,  © Le Souris


Dekonstrüktivizm akımının dünya mimarlık sahnesinde yer edinmesini ve gelişmesi etkileyen önemli olaylardan ilki Bernard Tschumi’nin ödül aldığı Parc de la Villette tasarım yarışması olmuştur. Bu olaylardan bir diğeri ise 1988 yılında gerçekleşen New York Dekonstrüktivist Mimarlığı sergisidir. Bu sergiye Zaha Hadid, Rem Koolhaas, Frank Gehry ve Daniel Libeskind gibi ünlü mimarlar katılmıştır. Sergide mimarların eserleri sergilenmiştir. Aynı zamanda Zaha Hadid’in tanınma hikayesi de bu sergi ile gerçekleşmiştir. Ayrıca Peter Eisenman’ın tasarımını yaptığı Wexner Sanat Merkezi de dekonstrüktivizmin tanınmasında etkili olmuştur. 


Dekonstrüktivist yaklaşım ile gerçekleştirilmiş çalışmalar daha çok; bina cephesinde yapılan cesur tasarımlarla, dik açıyla birleşmeyen köşelerle, yer yer eğrisel ve akışkan yüzeyler ile karşımıza çıkar. Felsefi yaklaşımlar ile temellenen akımı mimaride benimsemiş ve dünyaya ufuk açıcı eserler bırakmış çok sayıda mimar bulunmaktadır. Bu mimarlar arasından en çok bilinen isim ise Frank Gehry’dir. Neredeyse tüm yapılarında dekonstrüktivizmden söz etmek mümkündür. Akımın temsilcisi sayılan Frank Gehry ve onun eserlerinden birkaçına yakından göz atalım.


Dans Eden Ev, Frank Gehry / Prag, Çekya


Dans Eden Ev

Dekonstrüktivizm akımı etkilerini taşıyan en önemli yapılardan biri ‘’Dans Eden Ev’’dir. Bir Frank Gehry yapısı olan bu bina, Hollanda kökenli bir sigorta şirketi tarafından Prag’ın merkezinde yer alması için inşa ettirilmiştir. 1996 yılında tamamlanan yapının çevresinde yer alan Barok, Gotik ve Art Nouveau yapılar binayı daha da ilgi odağı yapmaktadır. Yapı, dans partnerleri Fred Astaire ve Ginger Rogers’a adanmıştır. Bu nedenle ayrıca ‘’Fred and Ginger’’ olarak da bilinmektedir.


Louis Vuitton Vakfı, Frank Gehry / Paris, Fransa


Louis Vuitton Vakfı

2014 yılında tamamlanan yapı, Fransa’nın başkenti Paris’te yer almaktadır. LVMH ve yan kuruluşları için tasarlanan yapı, müze ve kültür merkezi olarak hizmet vermektedir. Tasarımında 12 adet kompleks cam cephe kullanılmıştır. Yapıya transparanlık sağlayan bu kabuklar eğrili forma sahip olduğu için ayrıca yapıya hareket ediyor izlenimi kazandırmaktadır. Tasarımı hayata geçirmek için teknolojik kanallardan da yararlanılmıştır. Proje için 400’den fazla kişi tasarım modeli ve teknik düzenlemeler için ortak bir model üzerine çalışarak katkı sunmuştur.


Walt Disney Konser Salonu, Frank Gehry / Los Angeles, ABD


Walt Disney Konser Salonu 

2003 yılında yapımı tamamlanan yapı, Amerika Birleşik Devletleri’nin en kalabalık ikinci şehri Los Angeles’ta yer almaktadır. Los Angeles Filarmoni Orkestrası’nın kalıcı olarak performans gösterdiği yapı, akustik performansındaki gücü ile dünyanın önde gelen konser salonlarında biri olma niteliği taşımaktadır. Kıvrımlı ve eğri metal cephe yüzeyleri ile yapı, dekonstrüktif akımının en iyi örneklerinden biridir. Proje, 1987 yılında açılan yarışma sonucu hayata geçirilmiştir.


Bu hafta sizler için mimari akımlardan ‘’Dekonstrüktivizm’’e değindik. Tasarıma dair diğer içeriklerimize ulaşmak, ahşap döşemede sahip olduğumuz geniş ürün gamımızı incelemek için www.dendro.com.tr adresini ziyaret edebilir, üstün hizmet kalitemizden yararlanmak için bizimle iletişim kurabilirsiniz.

© 2023 DENDRO Parke Sanayi A.Ş.Tüm hakları saklıdır.
  Çek Yükle Dene